32 Farz ve Açıklamaları

İMANIN ŞARTI ALTIDIR:

1.
Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak.
2. Allah’ın meleklerine inanmak.
3. Allah’ın kitaplarına inanmak.
4. Allah’ın peygamberlerine inanmak.
5. Ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye inanmak.
6. Kaza ve kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak.


İSLÂM’IN ŞARTI BEŞTİR:

1. Kelime-i şehadet getirmek.
“Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” kelamını söylemek,
“Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna gönülden inanır, sözle de ifade ederim” anlamına gelir.


2. Namaz kılmak.

Yükümlülük çağına gelmiş her müslümanın yerine getirmekle mükellef olduğu namazlardır. Günde beş vakit namaz ve cuma günleri kılınan cuma namazı bu grupta yer alır. Namaz Allah ile kul arasındaki ilişkiyi bir ömür boyu amelî olarak sürdüren, insanın eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümler çerçevesinde geliştirmesine yardımcı olan bir ibadettir. Namaz aynı zamanda hata ve günah kirlerinden arınmanın bir yoludur. Zira şuurla kılınan her namaz aynı zamanda bir tövbe niteliği taşır.
İslâmiyet’te bugün bilinen şekliyle beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi‘râc gecesinde farz kılınmıştır. [1]

Hz. Peygamber namazın İslâm’ın beş şartından biri[2] ve amellerin en faziletlisinin vaktinde kılınan namaz olduğunu[3], kulun kıyamet günü ilk olarak namazdan hesaba çekileceğini[4] bildirmiş, yeni müslüman olan birine her gün beş vakit namaz kılması gerektiğini söylemiştir.[5] Ayrıca, “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız” diyerek[6] namazların rek‘at sayılarını ve kılınış şeklini uygulamalarıyla öğretip açıklamıştır.


3. Ramazan orucu tutmak.

Ramazan orucunun farz ibadetlerden olduğu kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Kur’ân-ı Kerîm’de orucun amaç ve hükümleri açıklanırken
orucun Allah’a kul olma bilincine varılabilmesi, mümine yaraşmayacak hal ve davranışlardan sakınılması ve kulluğun belirli bir disipline bağlanması açısından vazgeçilmez bir öneme sahip olduğu anlaşılır.[7] Ramazan orucunun farz kılındığına dair âyetin hicretin 2. yılında (623) nâzil olduğu, zekâtın da bundan sonra farz kılındığı genel kabul görmüştür.

4. Sahip olunan malın zekâtını vermek.

Zekâtın, sırf Allah’ın emri olduğu için ifası gereken ve samimi niyeti gerektiren ibadet yönünün yanı sıra bireyde ve toplumda dinî ve ahlâkî değerleri yücelten, sosyal yapıyı güçlendiren, ekonomik hayata canlılık getiren birçok yararı vardır. Zekât, Kur’an’ın ifadesiyle fakirin hakkıdır. Zengini cimrilik hastalığından, aşırı mal hırsından kurtarır; ona cömertlik ve kendi alın terinden bir pay verebilme, verilen nimete yine kendi cinsinden şükretme hasleti kazandırır. Toplumda sosyal dayanışmayı güçlendirir, devletin ulaşamadığı ihtiyaç sahiplerine uzanarak kardeşlik duygularını besler, fakiri onurunu incitmeden himayesine alır, sermayenin âtıl kalması yerine yatırıma yönelmesini sağlar.

Müslüman zekâtını sadece Allah rızası için verir, bu görevi başa kakmadan ve eza vermeden yerine getirir. Mükellef zekâtını temiz ve helâl kazancından, malının iyi cinsinden öder. Zekâtın öncelikle verilebilecek akrabaya ödenmesi, daha sonra diğer yakınlara, komşulara ve çevreye verilmesi efdal görülmüştür. Zekât dağıtımında malın bulunduğu/kazanıldığı yerdeki fakirlere öncelik tanınır. 

Zekâta tâbi mallar, o malın kişinin aslî ihtiyaçlarını karşılayacak miktardan fazla olmasıdır.

5. Hacca gitmek.

Kur’ân-ı Kerîm, yoluna gücü yetenlerin hac görevini ifa etmesinin Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkı olduğunu belirtmekte [8], Hz. Peygamber de haccın İslâm’ın beş şartından birini teşkil ettiğini haber vermektedir.[9]
Bir kimseye haccın farz olması için onun müslüman, âkıl, bâliğ ve hür olması, ayrıca hac görevini yapma imkânına sahip bulunması gerekir.  Ömründe bir defa hac yapan müslüman bu farzı yerine getirmiş olur.


ABDESTİN ŞARTI DÖRTTÜR:

1. Elleri ve kolları dirseklere kadar yıkamak
2. Yüzü yıkamak
3. Başın dörtte bir kısmını meshetmek
4. Ayakları topuklarla birlikte yıkamak


Başta namaz olmak üzere bazı ibadet ve amellerin yerine getirilmesinden önce yapılan dinî temizlik, abdesttir. Kur’ân-ı Kerîm’de abdestle ilgili hükmü açıklayan, “Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın” (el-Mâide 5/6) meâlindeki âyet, Medine döneminde nâzil olmuştur. 

GUSLÜN ŞARTI ÜÇTÜR:

1. Ağzı bol su ile çalkalamak.
2. Burna bol su verip temizlemek.
3. Bütün vücudu hiç kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak.

Gusülde de başlı başına maddî mânevî ve hükmî temizlenme ve arınma vasıtası olma özelliği hâkimdir.

TEYEMMÜMÜN FARZI İKİDİR:

1. Niyet etmek
2. Elleri temiz bir toprağa (Ya da toprak cinsinden bir şeye) iki defa vurup birinci defada yüzü, ikincide kolları dirseklerle berber meshetmek.

Abdest alınamadığı veya gusül yapılamadığı durumlarda temiz toprak yahut yer cinsinden bir maddeye elleri sürerek yüzü ve iki kolu meshetme şeklinde gerçekleştirilir.

NAMAZIN FARZI 12’DİR. 6’SI İÇİNDE 6’SI DIŞINDADIR:
Namazın dışındaki farzlar:

1. Hadesten taharet (Abdestli olmak)
2. Necasetten taharet (Kişinin bedeninin, elbisesinin ve namaz kıldığı yerin temiz olması)
3. Setr-i avret (Erkeklerin göbek ile diz kapağı arası, kadınların yüz, el ve ayakları dışında kalan yerlerinin örtülmesi)
4. İstikbal-i kıble (Kıbleye dönmek, Kabeye doğru durmak)
5. Vakit (Namazın vakti içinde kılınması)
6. Niyet (Allah için namaz kılmayı dilemek ve hangi namazı/rekatı kılacağını bilmek)

Namazın içindeki farzlar:

1. İftitah tekbiri (Namazı açmak için alınan tekbirdir.”Allahü ekber” Manası “Allah en büyüktür” demektir.)
2. Kıyam (Ayakta durmak. Hasta ve yaralılar oturarak veya yan yatarak kılabilir.)
3. Kıraat (Namazda bir miktar Kur’an okumaktır.)
4. Rüku (Bel ve baş düz iken eller ile diz kapaklarından sıkıca kavranır. Kadınlar dizlerini tam kavramaz, tesettürlerini temin için bacaklarnı biraz kırarlar.)
5. Secde (Yedi azayı yani yüzü (burnu dahil), iki eli, iki dizi ve iki ayak burnunu yere koymaktır. her rekatta iki kere yapılır.)
6. Ka’de-i Ahire (Son oturuş demektir.)

Kaynakça:

[1]
(Buhârî, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 6; Müslim, “Îmân”, 259; Tirmizî, “Ṣalât”, 213)
[2] (Buhârî, “Îmân”, 1, 2; Müslim, “Îmân”, 19-22; Tirmizî, “Îmân”, 3)
[3] (Buhârî, “Tevḥîd”, 48)
[4] (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 145; Tirmizî, “Ṣalât”, 188)
[5] (Buhârî, “Îmân”, 34; Müslim, “Îmân”, 8, 10, 29, 31)
[6] (Buhârî, “Eẕân”, 18; Dârimî, “Ṣalât”, 42)
[7] (el-Bakara 2/183, 187).
[8] (Âl-i İmrân 3/97)
[9] (Buhârî, “Îmân”, 1, 2; Müslim, “Îmân”, 19-22; Tirmizî, “Îmân”, 3)


Yorum bırakın